31 Ekim 2009 Cumartesi

1 KASIM 1979


30 yıl önce başlamış Berlusconi & Galliani dostluğu. Önce iş , sonra futbol dünyasında aynı yolda kolkola yürüdüler. Milan'ın bugünkü durumuna bakıp şimdilerde topa tutulsalar da ikisinin bu kulübe kazandırdıklarını unutmamak lazım. Dibe vurmuş Milan'ın elinden tutup yıllar süren şampiyonluk hasretine nokta koymuştu Berlusconi.
Son 7 şampiyonlukta adı var. O'nun döneminde Avrupa'da 8 final oynadı Milan. 5'inden kupayla ayrıldı. Geçmişe bakıp ne kadar övünse azdır ama hatalardan ders çıkarıp geleceğe doğru düzgün yatırım yapmak da farzdır...

DEVLERİN AŞKI BÜYÜK OLUR...

Marcel Cerdan Cezayir'de fakir bir ailenin 5 çocuğundan biri olarak dünyaya gelir. Ağabeyi gibi boksla ilgilenir. 8 yaşında Casablanca'da boks yapmaya başlar. 1933 yılında 17 yaşındayken profesyonel sporcu olur. Lokal başarılardan sonra babasının bir arkadaşı Marcel ile 10.000 fransız frangı karşılığında sözleşme imzalar. İlk madalyasını 1938 yılında kazanır. Bir sene sonra Avrupa Şampiyonu olur. Artık çok ünlü biridir. Her yerde O'ndan söz edilir. 1946 yılında Paris'te Fransızların büyük sanatçısı Edith Piaf'ın konserine gider. Evli olmasına rağmen ikili arasında büyük bir aşk başlar. Paris-New Yok hattında sürüp gidecek bir aşktır onlarınki... 1948 yılında New Jersey'de Tony Zale karşısına orta sıklette dünya şampiyonu olmak için çıkar. Amerika'da gece 10 , Fransa'da sabahın 4'üdür. Ama ülkede evlerin ışıkları açıktır. Çünkü milyonlar radyoda Marcel Cerdan'ın maçını dinlemektedir. Maçı kazanır ve 32 yaşında Dünya Şampiyonu olur. Paris'e geldiğinde binlerce insan karşılar. Artık ülkenin kahramanıdır. Cumhurbaşkanı Vincent Auriol tarafından özel bir ödülle onurlandırılır. Ringde kendisinden korkulan bir canavar , ringden indikten sonra ise utangaç ve saygılı bir beyefendidir... Unvanını korumak için Detroit'te Jake LaMotta ile ringe çıkar. İlk raundda omuzundan sakatlanır. 10. raunda kadar dayanır ama sonra maçı bırakır. Hayatının son maçı olduğunu bilmeden rövanş için antrenmanlara başlar. O günlerde Edith Piaf New York'ta önemli bir konsere çıkacaktır. Büyük aşkı Marcel de yanında olsun ister. Yukarıda fotoğrafını gördüğünüz uçak Paris Orly Havaalanı'ndan 48 yolcusuyla beraber kalkar. 28 Ekim 1949 sabahı saat üçte Atlas Okyanusu'ndaki Sao Miguel Adası'na düşer. Bir hafta önce eşinden üçüncü çocuğu dünyaya gelen Marcel Cerdan ve diğer yolcular hayatını kaybeder. Marcel geride bir eş , üç çocuk ve sevgilisi Edith Piaf'ın yanı sıra 123 maçlık kariyer bırakmıştır. İnanılması güç ama 61'i nakavt olmak üzere 119 galibiyet almıştır. Casablanca'da cenazesine 70 bin kişi katılır. Büyük aşkı Edith Piaf , Marcel'in ölümünden sonra dünyaya küser. Önce saçlarını kestirir ve bir daha uzatmaz. Morfin bağımlısı olur. İlaç kullanmaya başlar. Aşağıda videosunu gördüğünüz ''Hymne à l'amour'' Edith Piaf tarafından hayatının aşkına yazılmıştır. Marcel Cerdan'ın ölümünün 60. yıldönümünde bu şarkı vardır yine dudaklarda...

30 Ekim 2009 Cuma

28 Ekim 2009 Çarşamba

HASTASIYIM


WOLFMOTHER - NEW MOON RISING

UTANÇ GECESİ ( 1 )


Çok değil , geçen sene bu zamanlar. Real Madrid'in başında Schuster var. Kral Kupası'nda rakip Real Union. Yine alt lig takımlarından. İlk maçı 3-2 kaybetmiş Real Madrid. Rövanş Santiago Bernabeu'da. Son dakikada gelen golle 4-3 yapıyor skoru Real Union ve evine turla dönüyor.

UTANÇ GECESİ ( 2 )

Ve benzer manzara bu kez Madrid'in 10 km uzağında yaşanıyor. Rakip ikinci lig B kategorisi takımlarından Alcorcon. Belki de adını bile ilk kez duydunuz. Mevzu yine Kral Kupası maçında yaşanıyor. 90 dakikada 4 gol atıyor Alcarcon. Attıkları kadar da kaçırdıkları var. Rövanş 10 Kasım'da oynanacak. Fatura hemen Pellegrini'ye kesilecek ama itirazım var. Bu takımın başında sahaya Ajdar çıksa 4 yemez kardeşim! EFSANE KADRO : DUDEK , ARBELOA , METZELDER , ALBIOL , DRENTHE , DIARRA , GUTI , GRANERO , VAN DER VAART , RAÚL , BENZEMA

27 Ekim 2009 Salı

KAR ÜSTÜNDE AUDI KEYFİ



HAYATI BÖYLE YAŞAMAK!


DOMUZ GRİBİNE DİKKAT!
İLK BELİRTİLERDE MUTLAKA DOKTORA GİDİN...

Yüksek ateş
Yaygın kas ağrıları
Boğaz ağrısı
Nadir de olsa burun ve göz akıntısı

Mikrobun vücuda giriş noktaları yalnızca burun delikleri, ağız ve boğaz yoluyla olmaktadır. Çok bulaşıcı bir yapıya sahip olmasından dolayı her türlü önleme karşı H1N1 virüsüyle temas etmekten kaçınmak veya korunmak imkânsızdır. H1N1 virüsüyle temas etmek virüsün vücutta çoğalması kadar önemli değildir. Sağlığınız yerinde ve H1N1 hastalık belirtileri göstermiyorken virüsün vücutta üremesini, belirtilerin daha da şiddetlenmesini ve ikincil enfeksiyonların gelişmesini önlemek için dikkatimizi N95 veya tamiflu gibi ilaçları stoklamaya vermek yerine çoğu bildirgelerde bahsedilmeyen bazı çok basit önlemleri uygulayabiliriz.

1.Ellerin sıklıkla yıkanması
2.Ellerinizle yüzünüze dokunmayın. Yemek, banyo ve yara bakımı gibi zorunluluklar dışında yüzünüzün herhangi bir yerine dokunmaktan kaçınınız.
3.Ilık tuzlu suyla günde iki kere gargara yapınız (tuza güvenmiyorsanız listerin kullanınız) H1N1 ‘in boğaz ve burun boşluklarında çoğalıp enfeksiyona sebep olarak karakteristik belirtileri göstermesi için 2 -3 güne ihtiyacı vardır. Sağlıklı bir kişinin ılık, tuzlu suyla gargara yapmasının etkisi hastalığa yakalanmış olan bir kişinin tamiflu kullanması ile aynıdır. Bu basit ucuz fakat güçlü önleyici yöntemi küçümsemeyiniz.
4.Yukarıdaki 3. önleme benzer olarak ; burnunuzun içini en az günde bir kere ılık tuzlu suyla temizleyiniz.
5.Narenciye suları gibi C vitamin bakımından zengin olan yiyecekler kullanarak doğal bağışıklığınızı güçlendiriniz. Eğer ilave olarak C vitamin kullanmak zorunda iseniz emilimi artırmak için mutlaka çinko ile birlikte alınız.
6.Bitkisel çaylar, çay, kahve gibi sıcak veya ılık içeceklerden içebildiğiniz kadar çok içiniz. Sıcak içecekler içmek gargara yapmakla aynı etkiye sahiptir fakat ters yöne doğru. Sıcak içecekler virüsleri yaşamaları mümkün olmayan ortama sahip olan mideye doğru yıkayarak götürürler. H1 N1 virüsü midede çoğalamaz, herhangi bir zarar veremez ve hayatiyetini devam ettiremez.

MARADO


Meksika'daki bira şirketi ünlü sporcu ve sanatçıların isimlerinden yola çıkarak yeni bir projeyi hayata geçirmeyi planlıyor. İlk üretim Maradona için yapıldı. Şu an sadece raflarda duruyor, henüz satış yok. Çünkü şirket Maradona'ya mektup yazarak sadece Meksika'da değil Arjantin'de de satış yapmak için izin istemiş. Cevap bekleniyor.

23 Ekim 2009 Cuma

KISA KISA


Farkındayım bir süredir ihmal ediyorum burayı. Daha çok twitter'dan çıkıyor sesim. Maksat işin kolayına kaçmak değil , bu aralar işler yoğun. Üstünde çalıştığım projenin yanısıra izin günlerimde İstanbul dışında olmam da yazmaya fırsat bırakmıyor. Bugün Eskişehir'de olacağım. Üniversitede 4 yıl tozunu , toprağını yuttuğum , Porsuk'unu kokladığım , çiğ böreğiyle karnımı doyurduğum , Bademlik'e çıkıp çayını içtiğim , Odunpazarı'nda tur attığım , radyosunda televizyonunda yayın yaptığım , kampüsünde kız kestiğim , sinemasında film izlediğim , barında sabahladığım , Doktorlar Caddesi ve Vişnelik'te ikamet ettiğim Eskişehir'le yıllar sonra ilk kez kucaklaşacağım. En son 9 sene önce gitmiştim. Ne kadar değiştiğini söyleseler de göz görmeyince , beyin de algılamıyor işte. Arada Beşiktaş maçına gidip tribünde maç izlediğim günleri de anacağım şüphesiz...

***

Hazır parmaklara hükmederken kıssadan hisse üç beş paylaşımla devam edelim bari. Ne mutlu ki Avrupa'daki üç takımımız haftayı puanla kapattı. Wolfsburg beraberliği Beşiktaş'ın lig ve şampiyonlar ligi geleceğini pozitif etkileyebilir. Galatasaray ve Fenerbahçe'nin Rumenleri üzdüğü gecenin sonunda iki grubun zirvesinde bizimkileri görmek insanın hoşuna gidiyor.

Steaua Bükres-Fenerbahçe maçı yerine platform savaşı izledik bu gece. D-Smart ve Digitürk arasındaki çarpışmada olan ekran başındakilere oldu. Bir yandan kocaman bir logo , diğer yandan alttan geçen yazılar. Bunların yanında bir de maçı anlatan Emre Tilev'in söyledikleri. İki grup arasındaki maç krizi bugüne nasıl yansıyacak bilmiyorum ama hangisi haklı bunu çok merak ediyorum. Çünkü digitürk cephesi kanalla yapılan anlaşma gereği maçı yasalara uyarak yayınladığını iddia ediyor. Kafamı karıştıran ise aşağıda gördüğünüz TNT reklamı. Madem digitürk'ün yayınlama hakkı yok , o halde neden ilan ediyorsunuz ?

Yıllardır ratingleri her gün takip eden biri olarak sabah yaşadığım şaşkınlığı da paylaşmak lazım. Bir zamanlar şampiyonlar ligi maçlarının eline su dökülmezken, şimdilerde dizi furyası almış başını gidiyor. Star'da Cem Uzan zamanında Türk takımlarının maç yaptığı bir gecede 1 milyon doların üstünde reklam gelirine şahit olmuşluğum var. Şimdilerde varsa yoksa dizi. Futbol ratinginin düşmesinin birinci sebebi deneklerin değişmesi. Kalite , heyecan , rekabet eksikliği arkasından geliyor. Düşünün 'tamam ya da devam' maçına çıkmış Beşiktaş'ın Wolfsburg'la oynadığı karşılaşma totalde 9.8 rating , 25.3 share almış. Yaprak Dökümü ise 18.5 rating ve 45.1 share. AB grubunda ise maç 10.3 rating 26.9 share alırken , dizi 20.9 rating 51.7 share almış. Bunu 'kumanda artık bayanların elinde' diye mi değerlendirirsiniz yoksa 'beyler futboldan bıkmış' mı dersiniz , yorum sizin...

***

Derbiler futbolun tadıdır , tuzudur. Uzun lig maratonunda yaşanmayan heyecan 90 dakikaya sığar. Kavgası , gürültüsü , yağmuru , çamuru , golleri , kurtarışları , penaltısı , kırmızı kartı derbinin rengidir , daha çok sevilme nedenidir. Tüm dünya bizi izliyor sansak da kendi dünyamızda var olması gereken rekabettir. Maç öncesi programlardan hiç haz etmem. Ama işimiz gereği çıkıp iki laf etmek üstümüze düşen vazife. Pazar 14'de Ntvspor'da derbiyi konuşacağız.

Vieri nam-ı diğer Bobo futbola veda ettiğini açıkladı. Sydney'de başladığı kariyeri 36 yaşında Atalanta'da noktalandı. Ne mutlu O'na ki İtalya'nın üç büyük kulübünde forma giydi. 14 ayrı takımda zirveyi de gördü , çöküşü de yaşadı. Bazen bir kahraman , bazen istenmeyen bir adam oldu. Şampiyonluk yaşadığı Juventus'tan A.Madrid'e gittiğinde her baba yiğidin harcı olmayacak şekilde coşmuş ve gol kralı olmuştu. Eskiden bir boğa gibi güçlüydü. Sonraları o iri cüssesini kaldıramadı ayakları. Sakatlıklarla boğuşurken son halini gördük ki göbeği de salmış aşağıya. 375 maçta 200'e yakın gol atarak efsaneler arasında yerini aldı kanımca. Dolabımda Inter logolu üç formam var. Biri Adriano , biri Okan Buruk ( sağolsun bir maç sonunda kendisi vermişti ) diğeri de Vieri. 2004'de kullandığım cep telefonumda beraber çektirdiğimiz fotoğraf hala duruyor. Formayı da o gün kapmıştım. Henrik Larsson'un vedasıyla hüzünlenirken Vieri'nin gidişiyle iyiden iyiye yaşlandığımı hissetmeye başladım. Hayat ne çabuk geçiyor , her günün kıymetini bilin.

***

Salı akşamı Mert Aydın'la Atletico Madrid'i konuşurken 'Abel Resino'nun görevine son verilmesi için 6 gol mü yemeleri lazım' demiştim. 6 olmadı ama Chelsea 4 golle uğurladı. Cerezo'nun ağzından sonunda hayırlı bir laf çıktı. ' Bazı şeyleri değiştirmek lazım' dedi. Değişimin adresi tabi ki Abel. Önce Laudrup'a teklif yapıldı. Danimarkalı hoca iddiaya göre kabul etmemiş. Şimdilerde Roma'nın eski teknik direktörü Spaletti ile görüşüyorlar. Gündeme gelen bir başka isim Valencia'nın canına okuyan ve en son Benfica'dan ayrılan Quique Sanchez Flores. Tabi ki hoca seçerken bana soracak değiller ama söylemeden edemeyeceğim. Flores gelecekse Abel kalsın , yoksa yakamda beyaz bir mendille yayına çıkacağım.

Konu hocalardan açılmışken iki cümle de Villarreal'den söz etmek lazım. Pellegrini zamanında bu takım 5 sezonun 4'ünü ilk 5 içinde bitirdi. Şimdilerde ligde galibiyeti olmayan tek takım olarak çöküş yaşıyor. Uefa'da ise bu gece Rocchi'nin uzatmalarda attığı golle Lazio'ya yenildiler ve gruptan çıkma şansını da zora soktular. Abel Resino gibi Valverde'nin de suyu ısındı. Avrupa'da görev yapan en başarılı Güney Amerikalı teknik adam olarak kayıtlarda adı geçen Pellegrini'nin Villarreal için ne kadar önemli olduğu bir kez daha tescillendi.

***

Aşağıdaki video 2 sene öncesinde ait. Rahmetli Kazım Kanat , ben ve Hakan Ünsal ile beraber 'Futbol Aktüel'deyiz. Yayına girdiğimiz anda duvardaki koca dekor büyük bir gürültüyle yere düştü. Videoda duyduğunuz ses , ilk yere çarpma anındaki sesin yanında hiç bir şey değil. İşin en ilginç yanı dekor , o an bizi çekmekte olan kameraman arkadaşımızın neredeyse başına düşecekmiş. Meğer omuzunu sıyırmış. Yayında çok güldük ama , ucuz atlatılmış bir kaza olduğunu sonradan anladık.

Bu aralar Avustralyalı rock grubu Wolfmother'ı dinliyorum. Bir ara dağılma noktasına gelmişlerdi. Yeni albümleri Cosmic Egg ile kendilerini yeniden gösterdiler. Özellikle New Moon Rising şarkısının hastasıyım...

Futbolu sevenler Pazar günü evden dışarı adımını atamayacak. Önce Liverpool-Manchester United maçı arkasından Fenerbahçe-Galatasaray derbisi. Derbi bitmeden dünyanın diğer ucundaki Superclasico Ntvspor'dan canlı yayınlanacak. River Plate ve Boca Juniors kozlarını paylaşacaklar. Maç saat 21:15'de

***

Röportaj serisinde ikinci randevum Banu Güven'le olacak. Aslında bu hafta buluşacaktık. Ancak gerek O'nun gerekse benim işlerim röportajı gelecek haftaya erteletti. Sorularınızı göndermeye devam edebilirsiniz.

19 Ekim 2009 Pazartesi

SAN MAMES BARRIA


A.Bilbao'nun yeni stadı San Mames Barria nihayet medyaya son haliyle sunuldu.Şimdiki stadın olduğu yere yapılacak. 2014 yılında hizmete girmesi bekleniyor. 240 milyon euroya mal olacak. Kapasite 55.000.

18 Ekim 2009 Pazar

17 Ekim 2009 Cumartesi

HASTASIYIM


MUSE - UPRISING

16 Ekim 2009 Cuma

EFSANENİN GÖZYAŞLARI


Uruguay maçının bitişiyle Carlos Bilardo'ya sarılarak gözyaşlarını dışarı akıttı Maradona. Bolivya hezimetinden sonra gözden düşmüştü. Brezilya yenilgisiyle topa tutulmuştu. Yapılan anketlerde gitsin diyenler %70'lere dayanmıştı. Medya utanmasa neredeyse Buenos Aires meydanında kellesi vurulsun diyecekti. Eleştiriler kadro , teknik , taktik mevzusundan uzaklaşmış bel altına inmeye başlamıştı. Tanrı , Peru maçında gökten boşalan yağmurun arasında elini uzatmış bir kez daha yüzünü güldürmüştü. Uruguay'ı yendiklerinde akan gözyaşları belki Tanrı'ya olan teşekkürü , belki de içinde biriken öfkeydi. Aylardır kalbini sıkıştıran eleştiriler diline vurdu basın toplantısında. Medyaya resmen savaş ilanıydı kullandığı ifadeler. Arjantin argosunun en terbiyesiz diliyle iki cümle çıktı ağzından. 'Öncelikle bayanlardan özür diliyorum. Dünya kupasına gidemez diyenler şimdi benimkini .....!!! ' diyerek basın toplantısını takip edenleri ve o anda canlı yayında bu sözleri duyanları şoka soktu. Basın bu sözlere tepkisini gösterdi ama Maradona dün bir açıklama yaparak özür dilemeyeceğini ve geri adım atmayacağını söyledi. Göreve devam edip etmeyeceği Kasım'ın ilk haftasında Arjantin Federasyonu ile yapacağı toplantıdan sonra belli olacak. Bu arada Fifa , Maradona'ya ceza vermeye hazırlanıyor. Anlayacağınız dünyanın gelmiş geçmiş en büyük futbolcusu bile kendi ülkesinde yerden yere vuruluyor !

15 Ekim 2009 Perşembe

SİYASET FUTBOLUN ÜSTÜNDE VE ARADA YASTIK YOK


Milliyetçi Rüştü, milliyetçi Arda ve Stoksiti’li Tuncay’ın basın toplantısını izlemeyenler için özettir; Ermenistan protokolü hatırlatıldığında topa girmediler oyuncularımız. ‘Siyaset değil bizim işimiz’ dediler; haklı idiler. Yeni hocanın milliyeti ile ilgili çoktan seçmeli soruda ise Arda demarke oluverdi, ‘Milliyetçi bir Türk’üm, Türk hoca tercihimdir’ dedi; öyle olduğunu öğrenmese idim pıleyoftan çıkması halinde Bosna-Hersek’e geçici vatandaş önerecektim. Arda Turanoviç mesela,’Balkan açılımı’ kapsamında.
Ben en çok Arda, Gönlümüzün Gökhanı, kartal görünümlü Nuri Şahin ve İsmail Köybaşı için üzülüyorum dünya kupasızlığımıza çünkü. Yokuz diye izlemeyecek değiliz.
Bu gençler, Güney Afrika’da vitrin yapacaklardı ama. Biz kendileri için üzüleduralım Arda kardeşimiz içimizde milli takımın avut olmasına sevinenler olduğunu buyurmasın mı. Buyrun buradan yakın. Şerefli yenilgiler, makul hezimetler döneminde biz milli takımımızı daha çok sever idik. Tek suçlusu endüstriyel futbol değildir. Yenilgiyi kabullenememek kisvesi altında tribüne medyaya hareket çekip posta koymayı şiar ve piar edinen milli kahramanlarımız yoktu o zamanlar, meseleye buradan bakılsın.
Irkçılık futbolun en büyük tehdidi. Futbolun evrensel bütünlüğüne gölge düşürmeden, fazla konuşmadan ‘profesyonel profesyonel takılsın hayatına tatlı tatlı ...’
Yeteneklerine rağmen Türkiye’de kalıp dünyayı kendinden mahrum edecek olmasından korkarım. Reklamdaki Ardila’nın hayaliyle oynamasın. Yolu bahtı açık, gözleri hep ışıklı olsun; söz türksel ligiyse sükût la liga’dır, lütfen bunu unutmasın. Yıllar önceden ‘Ben sosyalistim abiciğim’ diyen eski Fenerli Kemalettin’i andım şimdi ben; kulakları çınlasın. Vur şerefe kardeşim, yarasın. Kederden içelim bu sefer, sarhoş olup çıkışa paparazzi çağıralım; çift kale maç yaparız. Sen Lugano olursun ben Zago, çaktırmadan çakarız!

***

Biz Güney Afrika’ya gidemiyoruz ama oradan eski bir dost bize geliyormuş. Bak şu fani ve küçük dünyaya. Muhsin Ertuğral yani Sivas’ın yeni askerinin yardımcısı Kartal’ın karaoğlanlarından Fani Madida... Ah o güzel günler ‘Müjde müjde size Madida’dan müjde size.’ Beyaz forma siyah şort göğüste ‘Beko’ günleri. Mustafa Hocam var mı önleminiz, yaklaşıyor Emil Jeko günleri. Başınızı yakar benden söylemesi. Güz gelende türksel ligi dizimizde ‘yaprak dökümü’ başlar ne de olsa. ‘Adanalı’nın reytinki düştü. Görevi süresince şık durmadığı zamanlar oldu ama Fatih Terim şık gitti; içimden bir ses ‘Laşantemi kan-taaa-re Donadoni man-taaa-re’ şarkısı eşliğinde Fatih hocaya Napoli yolu göründü diyor. Her nereye giderse gitsin şu hepimizi ürküten egosunu Bodrum’daki yatında nadasa bırakıp gitsin dilerim. Başarısızlığı üstlenip istifa ederek birilerinin kulaklarını çınlattığı için de kendi payıma teşekkür ederim. Bizimkinin Tigana ve kürdanına verdiği kadar kazanıyor diye amma doladıydık dilimize adamı; âleme vermeye gelince şapır şupur bize gelince Hakan Şükür. Yok öyle. Fatih Terim eğer İtalya’ya gider de Morinyo’ya rakip olursa âleme delikanlı neymiş göstersin, Korleone ruhu canlansın, kendisine benim yerime ‘Zzzt Erenköy’ yaparsa Inter maçı öncesi, bir ‘anti-Morinyocu’ olarak mesut olacağımı biliniz. Bu yaşına kadar 'Nerelisin?' sorusuna ‘Beşiktaşlı’ demeyi tercih etmiş olan mantar hemşerisinin özel ricasıdır. Terim’den boşalan koltuğa Sağlam pek yakıştırılacaktır. Siyasi futbol devreye girerse milliyetçi muhafazakârlaştırılan yalnız ve güzel ülkeme Ertuğrul yakışacaktır. Hazır Yurgen Röber takım arıyorken; o da Bursa’ya geçer işte; bu da teknik direktör rotasyonu. Benim milli takımlar için adayım Metin-Ali-Feyyaz’dır. Rıdvan-Oğuz-Aykut da olur. Rıdvan Hoca çok özler O’nsuz yapamaz ise Güntekin Onay da yeni Levent Kızıl olabilir. Şahane. Uçe’yi Hök’ten, Tomas’ı Sonk’tan, Zago’yu Ronaldo’dan ayıran Mevlam sizi bizden ayırmasın. Amin.

***

Milli hüznümüzün hatırına iğneyi kendimize çuvaldızı Materazzi’ye, batırıp Arda’nın haklı serzenişine kulak vermeli; ‘Onlar kahraman mı vatan haini mi?’ Bu kadar skor kafalı olmasak ve karar versek artık; Tuncay üç maç üst üste iyi oynar Milan’la Çelsi’yle anılır; tersi olunca ‘Ancak Stoksiti gibi küçük takımda oynar zaten’ denir; Tuncay buna alınır Nihat için ‘kuru kahveci’ manşeti atacak kadar ileri gidilir, hangi vefalı vicdan sahibi insan buna hayran olur bayılır. Denizli kâh kurt hoca kâh şans küpüdür. Yabancı futbolcu milliyetçisiyiz aslında; Güiza, Tabata olunca adın, uyum sürecine muhtaç bir yabancısındır kredin çoktur, rahat. Serdar Özkan, Uğur Boral isen yoktur sana tahammül, bavulunu topla ve hazır ol. Bal yapanlar çiçeklere konarlar, bu ülkede çiçekler çiğnenir, ağaçlar ormanlar yakılır. Başta her kura dişimize göredir, kebaptır, çilek reçelidir. Sonu genelde kabak tadıdır. Dev aynamızı Çukurcuma’da satma zamanıdır. Küçük bir ayna yeter bize; aynanın sırrı vardır, gerçeği söyler bakana ve büyük bir futbol ülkesi olmadığımız sır değildir. Sonuçta takke düşer kel görünür; bu işte Fatih Tekke’nin ahı var mıdır, Trabzonlular hattini biliyor, milli takımımız bilmiyor haddini.

***

Cikuzu döndü; her şey yolunda mı uşağum , asfaltlandi mu Maçka yollari yoksa hâlâ mu taşlidur, nerde boynu bükük bir garip görsen bilesun ki Beşiktaşlidur. Bir şarkıyız memleketin dilinde; ‘Talihin elinde oyuncak olduk.’ Keşke adı adaylık için geçenlerin siyasi geçmişleri, çapraz yan bağları olmasa da futbol bilgisinden sual etmeyeceğimiz, futbolu dilenecek kadar seven, yazacak yorumlayacak kadar bilen bir başkan adayımız olsa ahh. Ahh Nihat ah, saçların tarumar gözlerinde nem, ateşe benzerdin Beşiktaş’a mı döndün. Orada mutluydun, burada değilsin. Sen İspanya’da el üstündeyken; el bilir yol bilir sorsan Martin Yol bilirdi değerini de biz bilmeyiz. Biz ki bıraktığın gibi değiliz be Nihatcım; Beşiktaş’a ‘yıldırım’ düştü; can ve mal kaybı, yürek yangını büyük. Dertleri biz zincir yaptık birbirine ekliyoruz. Bir karar aldık biz; temizlik yapacağız, ocağı bekliyoruz. Gülüyoruz ağlanacak başkanımıza, sen de gül biraz be Nihat, takma kafana, gol dediğin elinin artığı olsun, attıklarına sayarız. Hepimiz birer yıldızız, zamanı gelir kayarız.
Çocuklar izler, dilek tutarlar pencerelerinden, çoğu Messi, kalanı Kaka olur, bizim topçumuzu düşlemekse reklamlardaki Ardila’lara düşer ve biliriz ki hayat reklamdan ziyade futbola benzer. Çok laf ettim Fatih hocaya, inceden tırsıyorum; kader diyemem ki ben kendim ettim, şakayla karışık severim seni...

Feridun DÜZAĞAÇ / Radikal

7 Ekim 2009 Çarşamba

BİZE FELSEFE YAPMA RIJKAARD !


Herkes A'dan B'den bahsederken ben de biraz imha planından söz edeyim. Kimin planı ? Türkiye'ye gelen yabancı hocaları ve futbolcuları ilk başarısız sonuçta tez elden evlerine postalamak için ellerini ovuşturanların planı. Galatasaray üç maçtır kazanamıyor diye herkes diline doladı Rijkaard'ı. Hatta futbol bilgisinden şüphe edenler bile var ! Kariyerine baktığınızda şüphe etmeniz gerekiyor zaten !!! Ajax , Milan , Hollanda milli takımına baktığınızda ne futbol oynamış ki ? Ya da Barcelona'da 5 sezon görev yaparken hangi kupayı kaldırmış ki ? Futbolu bilseydi Sparta Rotterdam'ın küme düşmesine engel olmaz mıydı ! Ya da şu an Galatasaray'ın başında değil , Avrupa'da büyük bir ligde görev yapmaz mıydı ? Rijkaard'ın ne farkı var ki zaten Hiddink'le , Zico'yla , Lucescu'yla , Gerets'le , Löw'le , Tigana'yla veya Del Bosque'yle. Onlar da futbolu bilmezdi. Onlar ki aslında her sene en azından Avrupa'da yarı final , final oynayan bir takımın başına gelmişlerdi. Onlar ki aslında her Avrupa Şampiyonası her Dünya Kupası'nda yerini banko alıp , herkesin korkulu rüyası olan bir ülkede görev yapıyorlardı. Öyle bir ülke ki , yurt dışında en az 10-15 futbolcusu oynuyor. Öyle bir lige sahip ki Premier League , La Liga halt etmiş. Fenerbahçe-Galatasaray derbisi deyince bırakın o ülkede , Avrupa'da hayat duruyor. Kim takar El Clasico'yu ! Lig maçları dünyanın dört bir yanından naklen yayınlanıyor. Uluslararası medya halkın futbola olan ilgisi için belgeseller çekiyor. Stadların hepsi UEFA'dan 5 yıldız almış. Zemin öyle güzel ki bakmaya doyamazsın. Tribünler tıklım tıklım , cıvıl cıvıldır. Seyirci ortalamasında İngiltere yanına yanaşamaz. Ülkenin medyası yalan haberden nefret eder. Yöneticisi kavga , taraftarı küfür etmez. Futbolcusu her deplasmana giderken kitap okur. Maç sonunda önündeki maçlara bakıp , yenilgiyi hakeme bağlamaz. Teknik direktörü galibiyette saha kenarında on takla atmaz . Yorumcuları saygılıdır , bilgilidir , yabancı dil bilir. Stada gider maç izler. Öyle Marca , Lequipe yazarları gibi evinde pineklemez. Hakemi eyyam yapmaz , büyük küçük demeden çalar düdüğünü. Şampiyonlar liginde her sene maç yönetirler , 2 Dünya Kupası , 3 Avrupa Şampiyonası görmüşlerdir. Kulüpleri zengindir. Borcu yoktur , fazlası vardır. Satmak için kombine kart , forma yetiştiremez. Dilediğinde basar parayı en iyi yabancıyı alır. Ama gerek yoktur , çünkü yerli futbolcuları dünyanın en iyisidir. Messi'yi de İbo'yu da Kaka'yı da kıyas kabul etmez. Durum böyleyken Rijkaard'dan ne hayır görür bu ülke ? O değil ; Mourinho , Capello , Ferguson bavulu toplayıp gelse ne yazar ! Onlar bile stajyer kalır Avrupa'nın en iyi liginde. Bizimkilerden üçü İtalya , ikisi İspanya , biri de İngiltere'de görev yapıyor ya. Ey Rijkaard efendi iyi dinle şimdi beni. Barcelona'ya ne verdin ki , Galatasaray'a , Türk futboluna ne vereceksin. Güzel futbol , total futbol neyine. Senden istenen sadece kazanman. 1-0 olsun senin olsun. Yıllardır maç kaybetmedi bu ülkenin milli takımı. Brezilya'nın İspanya'nın rekoru neymiş ki ? Lucescu 50 maç yenilmedi , ilk mağlubiyette kapı önüne koyuldu. Senin takımın kadar pozisyon da vermiyordu üstelik. Bakma sen Hiddink'in Kore'de , Chelsea'de , Avustralya'da , Rusya'da başarılarına. Buraya geldiğinde çömezdi. Löw torpille geçti Almanya'nın başına. Del Bosque dışında adam yoktu İspanya'yı yönetecek. Organizasyon , morganizasyon diyerek felsefe yapma. Saha kenarında şov yap. Elini , kolunu salla sağa sola. Arada hakemin üzerine yürü , hakaret et. Burası önce düşme potasına girip sonra 2 sene üst üste şampiyon yaptığın Barcelona'ya benzemez. Asla kaybetmeyeceksin ! Arsenal finalinde yaptığın değişikliklerle Şampiyonlar Ligi kupasını alman da neymiş. Alfabenin tüm harfleriyle plan yap bize. Korkak olma , cesur ol. 4 forvet yetmez 7 kişi olsun. Ama pozisyon verme , gol yeme. Bir de bu ülkede olduğuna şükret , daha öğreneceğin çok şey var !

5 Ekim 2009 Pazartesi

40 METREDEN KAFAYLA GOL


Martin Palermo'nun Velez maçında orta sahadan attığı kafa golü sadece rekor olarak kayıtlara geçmedi , Arjantin ligindeki 200. golü ancak bu kadar güzel olabilirdi. Aynı zamanda 3-2'lik galibiyet Boca'nın hocası Basile'nin görevine devam etmesini sağladı.

1 Ekim 2009 Perşembe

2016 OLİMPİYATLARI HANGİ KENTTE DÜZENLENİR ?

FOTOĞRAF NEYİ ANLATIYOR ?


ess'i tebrik ederim. Fotoğrafta Amerika'daki 13.000 Mc Donald's görülüyor...