29 Ocak 2010 Cuma

BİTER Mİ BU HASRET?

Yeniden başlangıç yapmanın zamanı çoktan gelmişti... İtiraf etmem gerekir ki, twitter beni biraz kolaycılığa alıştırdı. İşlerin yoğunluğu da burayı ihmal etmemin asıl nedeni tabi ki. Gelen mesajlardan anladım ki, blogu takip edenler hiç de az değil. İlginize teşekkür ederim. Tıpkı eskisi gibi mümkün olduğu kadar sık güncelleyebilmek dileğiyle...

Hafta sonu Real Madrid her sezon olduğu gibi Riazor Stadı'nda yine tarihi bir maça çıkacak. Neden tarihi? Çünkü 1991 yılından bu yana Deportivo La Coruna'yı deplasmanda yenemiyor. Her sezon 'acaba bu kez olur mu' diye bekleyen Real Madrid taraftarı bu kez bir başka umutluydu. Ama Ronaldo'nun kırmızı kart cezalısı olması, Van der Vaart ve Higuain'in sakatlıkları moralleri bozdu. Bir de Deportivo'nun Şampiyonlar Ligi'ni hedeflemesi ve sahasında iyi sonuçlar alması neredeyse umutlarını tüketti. Peki 1991 yılında bu tarihi zafere imza atan Real Madrid'in kadrosunda kimler vardı ? Ona birazdan gelicem ama diğer takımlardan bir kaç hatırlatma da yapmak gerekir. Örneğin Barcelona'nın kalesinde Zubizarreta oynuyordu. Koeman ordaydı. Orta sahanın beyni Bakero vardı. Sonradan yerini Romario'ya kaptıracak olan Laudrup, efsanelerden Stoichkov, Goikoetxea, Salinas, şimdilerde sportif direktörlük yapan Begiristain forma giyiyordu. Guardiola 20 yaşındaydı ve teknik direktör ise tabi ki Cruyff'du... Atletico Madrid'i Aragones çalıştırıyordu. Görevine bu sezon son verilen Abel Resino kaledeydi. Schuster ve Futre'yi de unutmamak lazım. Şu an A.Madrid'in başındaki Quique Flores Valencia'nın savunmasındaydı. Hocası ise Hiddink'ti. Toshack Real Sociedad'ı yönetiyordu. Lacatus Oviedo'nun forvetiydi. Suker ve Zamorano Sevilla'da forma giyerken, Valderrama Valladolid'deydi. Logrones, Real Burgos gibi takımlar ligdeydi. Ya Real Madrid'in kadrosunda kimler vardı ? Kalede Buyo oynuyordu. Savunmada o sezon inanılmazı başaran ve 21 gol atan Hierro ve yanında Sanchis, orta alanda Michel ve Hagi değişmez isimlerdi. Forvette ise 21 yaşındaki Luis Enrique ile Butragueno vardı. Hugo Sanchez ile Prosinecki'yi de unutmamak lazım. Teknik direktör ise ligin ilk yarısında Antic'ti. Ancak Başkan Ramon Mendoza sportif direktörlüğe Leo Beenhakker'i getirince takım 7 puan farkla liderken yollar ayrıldı. Sonra koltuğa Beenhakker oturdu. Ya sezon sonunda ne oldu ? İspanya tarihinin unutulmayan sezonlarından biri yaşandı. Ligin son haftasına lider giren Real Madrid Tenerife ile deplasmanda oynayacaktı. 1 puan geriden takip eden Barcelona ise Athletic Bilbao'yu Nou Camp'ta konuk edecekti. Herşey Real Madrid'in istediği gibi başladı. Önce Hierro attı. Sonra Hagi muhteşem bir frikik golüyle farkı ikiye çıkardı. Yetti mi ? Aşağıdaki video sizi 1991/92 sezonunun son haftasına götürecek. Biraz zorlanarak izleseniz de olan biteni ya ilk kez öğreneceksiniz ya da hatırlayacaksınız... 19 yıl önce Real Madrid'in Hierro, Michel ve Butragueno'nun attığı gollerle 3-0 kazandığı Deportivo maçıyla başladık, bambaşka bir hikaye ile bitiriyoruz...

9 yorum:

Unknown dedi ki...

hoşgeldin ersin abi:) twitter'dan da sürekli takip ediyorum ama blogdaki yazıların tadı başka oluyor.

Utku Hasan Kevenoğlu dedi ki...

Merhaba Ersin Bey,

Blogunuzu bugün keşfettim. Bundan sonra takip etmeyi planlıyorum. Sadece yeni başlıklarınızi değil, eski sayfalara kadar okumaya çalıştım. Birçok yazınızı ilgiyle okudum, birçok bilgi edindim ve görülmeye değer videolar izledim. Kısacası blogunuzu beğendim.

Bu Real Madrid'in Deportivo kabusu da enteresanmış, bu hafta maçı takip etmeye çalışacağım.

Baya eskilere kadar gitmem sebebiyle biraz konu dışı bir sorum ve ricam olacak. Geçen eylül ayında röportaj serinizinin ikinci konuğu olarak Banu Güven'i duyurmuşsunuz ancak gördüğüm kadarı ile o röportaj hiç gerçekleşmemiş. Neden böyle oldu bilemiyorum ama yeniden gerçekleşme ihtimali olursa sevinirim ve sorular yollayabilirim. Sanırım buna ilgi gösterecek başka okurlarınız da olacaktır.

İlgiyle takipteyim, iyi çalışmalar dilerim.

Başar Bölükbaş dedi ki...

ersin bey nerdesiniz yaa... bileydim wallaha takip etmezdim blogunuzu :)

Onur Erdem dedi ki...

Maclarla ilgili en ilginc detaylardan biri de Real Madrid'in 2-1'ken attigi ve ofsayta takilan golunun bugunku ofsayt kurali gecerli olsa sayilacak olmasi...

Unknown dedi ki...

Muhtemelen Galatasaray'ın 16 dakikalık şampiyonluk öyküsü daha etkileyicidir (:

Donnie Brasco dedi ki...

keyifli bir yazı(Real taraftarı bir bünye için keyifli demek doğru olmaz tabi, akıcı sürükleyici bir yazı diyelim :)) artı keyifli bir blog.
Blogunuzu ilk defa keşfedenlerdenim. Ancak bundan sonra takipçiniz olacağım.

Yazıyla ilgili de bir iki kelam edeyim.
Sanırım Tenerifenin başında Jorge Valdano vardı, ve yine yanlış bilmiyorsam ertesi yıl yine son maçta Reali yenerler. Ondan sonraki yıl da Real çareyi Valdanoyu teknik direktörlüğe getirmekle bulur :)ve Valdano Reali şampiyon yapar diye uzar gider bu. Hey gidi günler hey

Koray Özdemir dedi ki...

Bence bu yıl da yenemez Real, Deportivo'yu. Bu yıl şampiyon da olamazlar. Sorun, karşılarında tarihin en iyi takımı olması değil. Real'in takım olamaması. Real sadece parlak yıldızlardan kurulu, belli bir futbol düşüncesi, futbol disiplini etrafında değil. Kişisel yetenekler takım oyununa dahil edilmiyor.

mekanikpower dedi ki...

fenerbahçenin de Antep deplasmanında bi yenememe durumu vardı yıllar süren.Ama her serinin bir sonu var diye düşünüyorum.izleyip görecez :))

Wonderkid dedi ki...

ersin abi iyi oldu bloğu yine açtığın. takipteyiz :)